Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom’un Kalkınma ve Uluslararası İş Geliştirmeden Sorumlu Birinci Genel Müdür Yardımcısı Kirill Komarov, Moskova’da düzenlenen “Dünya Nükleer Haftası” kapsamında yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olan Akkuyu NGS’ye ilişkin son gelişmeleri paylaştı.
Komarov, Akkuyu projesinin yalnızca Türkiye için değil Rusya için de stratejik bir önem taşıdığını vurgulayarak, “Türkiye’nin ilk büyük nükleer santrali olacak Akkuyu, aynı sahada eşzamanlı olarak dört güç ünitesinin inşa edildiği, toplamda 5 bin megavat kapasiteye ulaşacak dünyanın en büyük nükleer şantiyesi konumunda” dedi.
Santral tamamlandığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacağını belirten Komarov, bunun sadece enerji güvenliğine değil, aynı zamanda Türk ekonomisine de katkı sunacağını dile getirdi:
“En önemlisi, çevre dostu ve temiz enerji olacak. Karbondioksit emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayacak. Aynı zamanda Türk ürünlerinin üretim sürecinde düşük karbon ayak izi sayesinde küresel pazarlarda daha rekabetçi hale gelmesine imkân tanıyacak.”
Lojistik ve finansman sorunları aşıldı
Komarov, projede geçmişte yaşanan bazı zorluklara da değinerek, Siemens’in güç çıkış sistemlerini teslim etmeyi reddetmesi üzerine Rusya ve Çin’den yeni tedarikçilerin devreye girdiğini ve sorunun çözüldüğünü söyledi. Ayrıca ABD’de bloke edilen 2 milyar dolarlık fonun da Rusya hükümetinin desteğiyle açıldığını belirten Komarov, “Bugün itibarıyla proje tamamen fonlanmış durumda. Sahadaki çalışan sayısı artırıldı ve 2028 yılı sonuna kadar tüm ünitelerin inşası tamamlanacak” ifadelerini kullandı.
Projede 2 binden fazla Türk şirketi yer alıyor
Rosatom yetkilisi, Akkuyu projesinde yerlileştirme çalışmalarının beklentilerin ötesine geçtiğini aktararak şu bilgileri verdi:
“Başlangıçta 400 civarında Türk şirketinin projeye katılabileceğini öngörüyorduk. Bugün bu sayı 2 bini aştı. Türk şirketlerinin aldığı siparişlerin toplam değeri 11 milyar doları geçti. Bu sadece ekonomik bir katkı değil, aynı zamanda ciddi bir bilgi ve teknoloji birikimi anlamına geliyor. Türk inşaatçıları artık nükleer enerji alanında tecrübe kazanıyor.”
Komarov, Türk şirketlerinin bu deneyimlerini yalnızca Türkiye’de değil, Macaristan, Mısır, Kazakistan ve Özbekistan’daki nükleer enerji projelerinde de değerlendirmeye başladığını hatırlatarak, bu kazanımların gelecekte daha fazla uluslararası fırsat yaratacağını söyledi.
“Barışçıl nükleer teknolojiler siyasetten uzak tutulmalı”
Rosatom’un Ukrayna krizi sonrası karşılaştığı baskılara rağmen faaliyetlerini büyüttüğünü belirten Komarov, şirketin yurt dışı gelirinin 9 milyar dolardan 18 milyar dolara yükseldiğini ve yaklaşık 200 milyar dolarlık sipariş portföyünü koruduğunu açıkladı.
“Bugün ihracat için nükleer güç santrali inşa eden dünyanın bir numaralı şirketiyiz” diyen Komarov, Rusya’nın küresel uranyum zenginleştirme pazarında yüzde 40’lık paya sahip olduğunu, nükleer yakıt ve tıbbi izotoplar konusunda da lider konumda bulunduğunu ifade etti.
Barışçıl nükleer teknolojilerin küresel enerji güvenliği açısından kritik olduğuna dikkat çeken Komarov, “Bu teknolojiler her türlü siyasi türbülanstan uzak tutulmalı. Bizim temel ilkemiz yükümlülükleri eksiksiz ve dürüstçe yerine getirmektir” diye konuştu.
Komarov, nükleer enerjide büyümenin özellikle kalkınma ihtiyacı yüksek olan Küresel Güney ülkelerinde yoğunlaştığını da belirterek, “Portföyümüzün yüzde 80’inden fazlası bu ülkelerden geliyor. Bu da nükleer enerjinin gelişmekte olan ülkeler için stratejik bir ihtiyaç haline geldiğini gösteriyor” dedi.
Diğer İçerikler