İsrail Medyası: Türkiye’nin Gazze Planı İsrail’i İki Cephede Köşeye Sıkıştırabilir

Israel Hayom gazetesinde yayımlanan yazıda, Erdoğan’ın Gazze stratejisinin başarıya ulaşması halinde İsrail’in Ankara’nın belirlediği kurallar çerçevesinde bir “Türk kıskacı” içine girebileceği ve Türkiye’nin bölgesel dengeleri kendi lehine yeniden şekillendirebileceği ifade ediliyor.

h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Prof. Kobi Michael tarafından kaleme alınmış ve Israel Hayom gazetesinde yayımlanan bir yazıda, Ankara’nın Gazze Şeridi’nde artan askeri ve siyasi varlığının, İsrail’i hem güneyden hem de kuzeyden baskı altına alabilecek bir stratejik kuşatma yarattığı, bu sürecin ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planı kapsamında Türkiye’ye verilen özel rol üzerinden şekillendiği belirtiliyor.

Türkiye’nin Gazze’deki Yeni Askeri Hamlesi

Yazıya göre Ankara’nın Gazze’deki faaliyetleri, insani yardımla sınırlı bir girişim olmaktan çok uzak. Türkiye, ABD öncülüğünde kurulacak Uluslararası İstikrar Gücü’ne (ISF) katılmak üzere 2.000 askerlik bir Türk tugayı oluşturduğunu duyurdu. Bu adım, kısa süre önce Ankara tarafından atılan başka bir hamleyle bağlantılı: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da aralarında bulunduğu 37 üst düzey İsrailli yetkili hakkında savaş suçu ve soykırım suçlamalarıyla çıkarılan yakalama kararları.

Michael, bu gelişmelerin Türkiye’nin Gazze’de artan görünürlüğüyle paralel ilerlediğini aktarıyor. Türk ve Filistinli yardım kuruluşları aracılığıyla yürütülen faaliyetler sayesinde, Gazze’deki birçok bölgede Türk bayrakları ve afişlerinin görünür hale geldiğini; enkaz kaldırma çalışmalarında bile Türk logolu araçların yer aldığını vurguluyor. Yazar, bunun insani yardımın ötesinde, Türkiye’nin bölgesel nüfuzunu derinleştirmeye dönük planlı bir strateji olduğunu belirtiyor.

ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’yi Katar ile birlikte planın “öncü ortağı” ilan etmesi, Ankara’nın Gazze’deki rolünü resmileştiriyor. Erdoğan ise Hamas’ın Trump’ın Gazze planının ilk aşamasını kabul etmesinde Türkiye’nin belirleyici etkisi olduğunu ileri sürüyor ve bu katkı karşılığında Gazze’de daha güçlü bir askeri ve diplomatik mevcudiyet talep ediyor.

Erdoğan’ın Stratejik Hedefleri

Yazar, Erdoğan’ın bu girişimlerle iki temel hedefi bulunduğunu ifade ediyor. Birincisi, Türkiye’yi Ortadoğu’da aktif bir bölgesel güç olarak konumlandırmak; ikincisi ise, İsrail’in bölgesel etkisini azaltarak Ankara’nın çıkarlarına üstünlük sağlamak.

Michael, özellikle İsrail–Yunanistan–Kıbrıs üçlü ittifakının Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin enerji ve deniz yetki alanı çıkarlarını tehdit ettiğini hatırlatıyor. Bunun yanında, Abraham Anlaşmaları ve Hindistan–Ortadoğu–Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) gibi projelerin İsrail’in ekonomik ve diplomatik gücünü artırdığını; bu durumun Türkiye açısından stratejik bir denge sorunu oluşturduğunu dile getiriyor.

Yazara göre, Ankara’nın Hamas’a verdiği destek sadece ideolojik bir duruş değil, aynı zamanda Sünni İslam dünyasındaki liderlik iddiasını güçlendirmeye dönük bir araç. Bu nedenle Türkiye, Hamas’ın yalnızca Gazze’de değil, genel Filistin siyasetinde de etkili bir aktör olarak kalmasında ısrar ediyor. Bu durum, Gazze’deki Türk varlığını hem sembolik hem de stratejik açıdan Türkiye’nin çıkarlarıyla özdeş hale getiriyor.

Gazze ve Washington Arasında “Kazan–Kazan” Dengesi

Michael, Erdoğan’ın Trump ile yakın ilişkisini bu planın “kazanan kombinasyonu” olarak tanımlıyor. Ankara’ya göre bu ilişki, Gazze’de kalıcı ve güçlü bir Türk askeri varlığı elde etmenin anahtarı niteliğinde. Türk ordusunun sahadaki varlığı, Türk sivil yardım kuruluşlarının etkisiyle birleşince, İsrail’in Gazze’deki operasyonel özgürlüğü ciddi biçimde kısıtlanıyor.

Yazar, İsrail’in Türk askerlerine zarar vermekten kaçınma eğiliminin, Erdoğan’a önemli bir taktik avantaj sağladığını savunuyor. Bu durum, Erdoğan’ın Trump üzerindeki nüfuzuyla birleştiğinde Türkiye’ye iki yönlü bir baskı gücü kazandırıyor:
Güneyde Gazze’deki askeri varlık, kuzeyde Suriye’deki Türk operasyon alanları ile birleşerek İsrail’i stratejik bir kıskaca alıyor.

Michael, bu denklemin Erdoğan’a “İsrail’in manevra kabiliyetini sınırlayan bir stratejik rahatlama kuşağı” yaratma fırsatı sunduğunu ifade ediyor. Böylece Ankara, hem askeri hem diplomatik düzeyde bölgesel dengeyi kendi lehine çevirebiliyor.

İsrail’e Uyarı: Türk Askeri Varlığına Karşı Direnilmeli

Yazar, İsrail’in Erdoğan’ın açık İsrail karşıtlığı ve antisemit söylemleri dikkate alarak Gazze’de herhangi bir Türk askeri mevcudiyetine kesin şekilde karşı çıkması gerektiğini belirtiyor. Tel Aviv yönetiminin, ABD ile yakın iş birliği içinde hareket etmesi ve Mısır–Suudi Arabistan–Birleşik Arap Emirlikleri ekseninin Gazze’deki etkisini artırmasını desteklemesi gerektiğini savunuyor.

Michael, bu karşı eksenin bölgede daha güçlü bir konum edinmesinin Türkiye’nin nüfuz alanını daraltacağını vurgularken, İsrail’in bu dengeyi göz ardı etmesi durumunda ciddi stratejik sonuçlarla karşılaşacağını ifade ediyor.

Yazı şu uyarıyla son buluyor:

“Eğer Erdoğan bu stratejisini başarıyla uygularsa, İsrail kendisini Ankara’nın belirlediği kurallarla işleyen bir Türk kıskacı içinde bulabilir. Böyle bir durumda Türkiye hem Gazze’de hem Suriye’de kurduğu dengelerle İsrail’in hareket alanını sınırlayacak; bölgedeki güç dengelerini kendi lehine yeniden yazacaktır.”

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA