Washington merkezli muhafazakâr düşünce kuruluşu American Enterprise Institute (AEI), Avrupa'nın jeopolitik kaderini masaya yatıran bir analiz yayınladı. 25 Eylül 2025'te kaleme alınan makalede, kıtanın "küçük bir yarımada" olarak tanımlanan coğrafi konumunun ötesinde, stratejik bir dönüm noktasında olduğu vurgulanıyor. Analiz, Avrupa'nın agresif bir Rusya, neo-merkantilist bir Çin ve giderek "sömürgeci" bir ABD arasında sıkışıp kaldığını belirterek, liderlerin Donald Trump'a yönelik "dalkavukluk" stratejisinin başarısızlığa mahkûm olduğunu savunuyor.
AEI'nin Avrupa programından Dalibor Rohac imzalı yazıda, kıtanın "epik bir kavşak"ta durduğu ifade ediliyor: "Ya Avrupa kendi başına jeopolitik bir güç haline gelecek ya da parçalanan bir dünyada mağdur bir figüranlığa indirgenecek" Bu uyarı, Rusya'nın Ukrayna'daki yıpratıcı savaşının Avrupa'nın dış savunmasını kuşattığına dikkat çekerek başlıyor. Moskova'nın hibrit savaş taktikleri – insansız hava araçları ve uçaklarının Polonya, Estonya, Romanya, hatta Danimarka ve Norveç hava sahalarını ihlal etmesi – kıtayı sürekli bir tehdit altında tutuyor. Putin'in saldırganlığı azalmazken, Trump'ın tepkileri ise "tutarsız" olarak nitelendiriliyor; NATO'nun olası müdahalelerine ABD desteğini çekeceği sinyalleri veriyor.
Trump'ın Avrupa'ya yönelik "rahatsız edici" adımları analizde detaylıca ele alınıyor: Danimarka'dan Grönland'ı "satın alma" talebi, asimetrik ticaret anlaşmaları dayatma, NATO'nun ön saflardaki müttefiklere desteği kesme tehdidi, Almanya'daki AFD partisi ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi Rusya yanlısı figürlere sempati... Dahası, Trump Ukrayna savaşında Moskova'yı değil Kiev'i suçluyor; Avrupa'dan Çin'le ticaretini kesmesini isterken kendisi Pekin'le anlaşma peşinde koşuyor. AEI'ye göre, Trump'ın en olumlu katkısı, Avrupa'yı savunma harcamalarını artırmaya "teşvik" etmesi – GSYİH'nin %3,5'ine yaklaşan NATO standartları gibi – ancak bu, ABD güçlerinin kısmi çekilmesinin habercisi.
Avrupa liderlerinin Trump'a yönelik "dalkavukluk" hamleleri ise eleştiri oklarının hedefinde. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Trump'ı "baba" (daddy) diye anması, Haziran 2025'teki Lahey NATO Zirvesi'nde skandal yaratmıştı; Trump'ın İsrail-İran geriliminde kullandığı sert dili savunurken "Baba bazen sert konuşmak zorunda kalır" demesi, kıtada "zayıflık ve çaresizlik" olarak yorumlandı. Ağustos ayında Washington'u ziyaret eden Almanya'dan Friedrich Merz, Fransa'dan Emmanuel Macron, İtalya'dan Giorgia Meloni gibi liderler, Trump'ın Ukrayna'yı dezavantajlı kılacak bir barış anlaşmasını engellemeye çalıştı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise dengesiz bir ABD-AB ticaret anlaşmasını "yeni transatlantik ilişkinin temeli" diye övdü. Rohac, bu yaklaşımları "diplomatik yanılsama" olarak nitelendiriyor: "Anti-Avrupa bir başkana yağ çekmek, zayıflıktan doğan bir manevra."
Analiz, transatlantik bağların zayıfladığını kabul ederken, Çin'in yükselişiyle ABD'nin Asya'ya kaydığını belirtiyor. Trump'ın "neo-emperyalist" dış politikası ve içerdeki "liberal olmayan" projesi, Avrupa'yı intikamcı bir Rusya, ticari hırslı bir Çin ve "açıkça sömürgeci" bir ABD arasında bırakabilir. Olumlu işaretler de var: Polonya gibi ülkelerin savunma bütçeleri %3,5'i aşarken, Alman silah üreticileri Ukrayna'yla iş birliğini artırıyor. Danimarka'nın Amerikan Patriot füzeleri yerine Fransız-İtalyan sistemleri seçmesi, Washington'a bağımlılığı azaltma çabasının simgesi. Avrupa'nın Kiev'e askeri yardımı, ABD'ninkini aşıyor; bu, Putin'in dikkatini geciktirebilir ama zaferi garanti etmez.
Sonuç kısmında AEI, Avrupa'nın "hâlâ nereye varacağını bilmeyen bir kurgu" olduğunu vurguluyor. Kuzeyin refahı ile güneyin mali zorlukları, İskandinav-Baltık-Rusya karşıtları ile Orban veya Marine le Pen gibi Rus yanlıları arasındaki uçurum, stratejik kararlılığı baltalıyor. Trump'ın Avrupa'dan Çin'e karşı ticaret savaşı talebi, Ukrayna'yı "varoluşsal tehdit" diye niteleyen liderlerin ikiyüzlülüğünü açığa çıkarıyor. Rohac, Amerikan güvenlik şemsiyesinin kalkması halinde kıtanın "zehir ve şiddet" dolu bir döneme dönebileceğini uyararak bitiriyor: "Avrupa, zayıflık ve bölünmüşlükte mi kalacak, yoksa yeniden büyük mü olacak?"
Bu analiz, Politico ve Bloomberg gibi kaynaklarda da yankı buldu; Avrupa'nın "yalvar, yatıştır, oyalama" stratejisinin kısa vadeli rahatlama sağlasa da uzun vadede kırılganlık yarattığını belirtiyorlar. AEI'nin uyarısı, Trump'ın 23 Eylül'deki BM konuşmasında Avrupa'yı "cehenneme gidiyor" diye eleştirmesiyle daha da güncel hale geliyor. Kıta, jeopolitik bir aktör mü olacak yoksa dağılmış bir gölge mi?
Diğer İçerikler