Araştırmacı Sare Şanlı, Afrika’nın bakır zenginliğinin küresel rekabeti ve kıta halklarının geleceğini nasıl belirleyeceğini Fokus+ için inceledi.
Değerli madenler, özellikle bakır için yaşanan küresel rekabet, ABD ve Çin'i yakından ilgilendiriyor.
Afrika kıtası, dijitalleşme ve yeşil enerji devriminin dünyayı kökten değiştirmesiyle bir kez daha küresel rekabetin odak noktası haline geldi. Çünkü artık petrol ya da altın değil, bakır var ve dünyanın en zengin bakır rezervlerinin önemli bir kısmı Kongo ve Zambiya topraklarında bulunuyor.
Elektrikli araçlardan güneş panellerine, veri merkezlerinden yapay zekâ sunucularına kadar modern altyapının neredeyse tamamı bakıra bağlı. Bu kırmızı metal, modern dünyanın görünmez temelini oluşturuyor ve Afrika'nın kaderini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip.
Uluslararası Enerji Ajansı, 2040'a kadar bakır talebinin dünya çapında en az %50 artacağını tahmin ediyor. Bir rüzgâr türbininde tonlarca bakır kullanılırken, bir elektrikli araç 80 kg bakır kullanıyor. Her yıl, yalnızca yapay zeka donanımları için bile milyonlarca ton yeni bakır gereklidir.
Çinli bir milyarderin altın ticareti yoluyla 1,5 milyar dolarlık servetini bakıra yönlendirmesi beklenmedik bir şey değil. Bakır artık sadece sanayi metali olarak değil, geleceğin jeopolitik anahtarlarından biri olarak görülüyor.
AFRİKA: Kızıl Metalin Merkezi
Bakır rezervleri bakımından dünyanın en zengin kıtalarından biri olan Afrika, yeni enerji çağının merkezine oturuyor. Özellikle Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) ve Zambiya, küresel bakır üretiminde öne çıkan iki ülke. KDC, tek başına küresel üretimin %14’ünü, Zambiya ise %4’ünü sağlıyor.
Çin’in derin varlığı ve ABD’nin geç kalışı
Çin, son 20 yılda Afrika madenlerinde gizli ama kapsamlı bir nüfuz politikası yürütüyor. 2024 yılına kadar Çin, Afrika'daki lityum madenlerine 4,5 milyar dolar ve kobalt ve bakır altyapısına 7 milyar dolar daha yatırım yapacak.
Kıtada üretilen bakırın yaklaşık dörtte birini Çin kontrol ediyor, özellikle Kongo'da üretimin %70'inden fazlasını kontrol ediyor.
Bu yatırımlar, Çin'in ham maddeye ve dünyanın enerji geleceğine hakim olma planının bir parçasıdır. Çin’in erken adımları, onu Afrika’da neredeyse rakipsiz hâle getirdi. Amerika Birleşik Devletleri ise Afrika'ya stratejik yatırımlar yapmakta geç kaldı.
Amerika Birleşik Devletleri, Çin’e karşı atağa geçerek "Maden Güvenliği Ortaklığı"nı kurdu. Amaç elbette Batı’nın kritik minerallere erişimini daha ucuza ve dolaysız şekilde sağlamak.
Bu bağlamda ABD’nin Zambiya’daki Mingomba sahasında yapay zekâ kullanarak KoBold Metals aracılığıyla büyük bir keşif yapması bakır savaşlarında önemli bir hamle oldu.
Lojistik savaşları: Bakırın yolu da rekabet alanı
Bugün Zambiya’da çıkarılan bakır, büyük oranda Tazara Demiryolu üzerinden taşınıyor. Bu hat Tanzanya’nın Darüsselam limanına kadar uzanıyor.
Ancak Lobito Koridoru Projesi, Angola üzerinden daha hızlı ve verimli bir ulaşım hattı sunmayı vadediyor. ABD’nin finanse ettiği bu proje tamamlanırsa bakırın Batı pazarlarına taşınmasında önemli bir rol oynayacak.
Afrika halklarının kazancı çok düşük
Dünyanın ayrıcalıklı kesimi daha fazla tüketebilsin ve daha yüksek teknolojiye erişebilsin diye Afrika halkları hâlâ ilkel koşullarda çalıştırılıyor.
Elektrikli araçlar için gereken bakırı çıkaran işçiler, kilometrelerce yol yürüyerek madenlere ulaşıyor.
Yapay zekâ tüm dünyada eğitimi ve bilgiye ulaşımı dönüştürürken, Kongo’daki madenlerde karın tokluğuna çalıştırılan çocuklar okullarından ve temel eğitimden mahrum bir hayat sürüyor.
Afrika’nın yer altı zenginlikleri kendi halkı için değil, başkalarının konforu için sömürülüyor.
1960’lar ve 70’ler: Zambiya’da bakırın altın çağı
1970’lerde, Zambiya’nın bakır ihracatı ülkenin döviz gelirinin %90’ını oluşturuyordu. Zambiya, kişi başına gelirde Sahra Altı Afrika’nın en zengin ülkelerinden biriydi.
Ancak 1973 Petrol Krizi sonrası dünya bakır fiyatlarında çok büyük bir düşüş yaşandı. Kaunda hükümeti plansız şekilde sadece bakıra bağımlı kaldığı için bu düşüş ülkeyi felakete sürükledi.
Zambiya, 2000’li yıllarda Çin’in devreye girmesiyle yeniden canlandı. Ama bu sefer yabancı şirketler ön plandaydı. Kaunda dönemindeki “Afrika için Afrika kontrolü” ideali yerini küresel madencilik devlerinin hâkimiyetine bıraktı.
Kaynaktan Refaha
Kendi toprağının altındaki zenginliği yüzyıllardır başkalarının geleceği için harcayan Afrika şimdi yeni ve kritik bir çağın eşiğinde. Ya bu döngüyü kıracak ya da bir kez daha kendi hikâyesinde figüran kalacak.
Kaunda’nın “Afrika için Afrika kontrolü” yalnızca ekonomik bir model olarak değerlendirilmemeli zira kaynakların kontrolü kıta halkı için “onurlu bir yaşam” demek. Asıl mesele, kırmızı metalin kime ait olduğu değil, onun sayesinde kimlerin hayatının değiştiğidir.
Diğer İçerikler