Katar'da yakın zamanda varılan Doha anlaşması, DRC hükümeti ile M23 isyancıları arasında bir ateşkesin temelini atmayı amaçlamış olsa da, durum hızla kötüleşti. M23, Kongo'nun doğusunda yeniden saldırılara başlayarak Doha anlaşmasının uygulanabilirliğini tehlikeye attı ve bölgeyi daha da istikrarsız bir hale getirdi. Bu gelişme, hem bölgesel güvenliği hem de dış aktörlerin yapıcı bir şekilde katılımının önünü tehdit ediyor.
Doha Anlaşmasının kırılganlığı M23 isyancılarını destekleyen Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti arasında Türkiye arabuluculuğunda yeni bir girişim ihtimalini gündeme getirdi.
23 Ocak'ta Ankara'da gerçekleşen resmi toplantıda Ruanda Cumhurbaşkanı Kagame Erdoğan’a, "Somali ve Etiyopya'yı bir araya getirdiniz. Kim bilir sizin bu güzel çabalarınızın, bizim bölgemizde, özellikle de Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile ilgili önemli gelişmelerde de belki etkilerini görebiliriz" demiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Ruanda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC) arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu duyurmuştu.
Türkiye, daha önce de Somali ve Etiyopya arasındaki çatışmalarda (Ankara Anlaşması ile sonuçlanan) arabuluculuk yaparak diplomatik güvenilirliğini göstermişti. Kagame, Türkiye'nin arabuluculuğunun değerini ve bölgesel çatışma çözümü için örnek teşkil ettiğini kabul etmiştir.
Avrupa’nın gerilemesi ve ABD ile Çin’in nüfuz rekabeti arasında Ankara’nın Afrika’da diplomatik ve yapıcı bir boşluğu doldurduğu gözlemlenmektedir.
Doha anlaşması dağılırken, Ankara'nın arabuluculuk teklifi, hem Ruanda hem de Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC) arasında barış dinamiklerini yeniden şekillendirebilir. Ancak sürdürülebilir barışa giden yol, özellikle M23 gibi isyancı grupların devam eden saldırıları ve birden fazla uluslararası arabulucunun birlik içinde hareket etme ihtiyacı nedeniyle zorluklarla doludur.
Diğer İçerikler
